|
Yapraklar peş peşe döküldü. Çiçekler soldu. Kuşlar ve kelebekler birer birer öldü. Şimdi yalnız iskeletler var köyümün yamaçlarıda findik bahçelerinde . Ve onların ayaklarını örten bembeyaz bir örtü.
Bir yaprak düştü toprağa.
Sonra bir başkası.
Sonra peş peşe döküldü bütün yapraklar…
Ağaçlar soyundukça toprak giyindi: Önce altın sarısına döndü, sonra altınlarıyla beraber beyaz örtüsüne büründü köyüm .
Çiçeklerden eser yok. Kelebekler uçup gitmiş. Güller kurumuş,findik bahçeleride,bülbül yoktu zaten olanıda susmuş. Sevilenler, elveda demeden sevenleri terk edip gitmiş. Yemyeşil ormanlar iskeletlerle dolmuş. Daha dün cıvıl cıvıl hayat kaynayan bu köyde, şimdi firak hıçkırıkları bile yankılanmıyor. Çünkü geride ağlayacak kimse de kalmamış.
Hani, nerde o güzelim gelincikler?
Nerde elma çiçeklerine doluşan arıcıklar?
Nerde gün âşıkı çiçekler?
En güzeli bahardı; şimdi beyaz örtüsüne bürünmüş yatıyor. | | |
|